KEZBAN SELÇUK – HAYATI ÖTELEMEYİN …
Ötelemek; Sözlük anlamı daha ileri bir zamana bırakmak, ertelemek …
Hangimiz yapmıyoruz ki bunu bir düşünün. Sanki yarına uyanacakmış gibi her seferinde “Yarın ola hayır ola lafı” da buradan gelmiyor mu? Hepimizin içinde –az ya da çok- yapmamız gerekenleri erteleme eğilimi yok mu?
Hayatımızın içinden çok basit örnekler vereceğim ve eminim ki birçoğunuz aynı şeyleri illa ki yaptınız ya da yapacaksınız
O çok severek aldığı kırmızı elbiseyi özel bir günde giymek üzere erteleyenlerin ruh hali,
Salonunu büyük bir zevkle döşeyen kadının o odayı sadece misafirleri geldiği zaman kullanmak üzere ertelemesi
Hoşlandığı kadına bir türlü açılamayan adamın duygularını hep sonraya ötelemesi …
Bu ve daha verilebilecek birçok örnek …
Erteleyen çoğu insan için, “sonra” geldiğinde de durum farklı olmaz; ertelenen her şey için yeni bir “ertesi gün bahanesi” bulunur. Böylece erteleme bir alışkanlığa, sonra da bir hayat tarzına dönüşür.
Erteleme, niyetle eylem arasındaki boşluktur. “Bunu daha sonra yaparım” demek de bir işe başlamak için doğru zaman ve doğru ruh halini beklemek de “son dakikacılık” da ertelemenin farklı yüzleridir.
Erteleme, ilk başta bir rahatlama ve haz sağlasa da, uzun dönemde stres, kaygı ve huzursuzluk yaratır. Ertelenen her iş insanda ister istemez bir suçluluk, yetersizlik duygusu yaratır.
Erteleme davranışı bir kez başladı mı kronik hale gelmesi çok hızlı olur. İnsan kısa zamanda ertelemenin “haklı nedenlerini” üretmekte ustalaşır.
Erteleme kararsızlıkla da yakından ilgilidir. Eğer karar almakta zorlanan, tercih yapmakta sıkıntı yaşayan bir insansak, kendimizi ertelemenin daha iyi olduğuna inandırabiliriz. Karar almada zorluk, kişisel olabileceği gibi kurumsal bir sorun da olabilir. Bir şirketin yönetim kadrosu şu ya da bu nedenle karar alamıyorsa, o şirkette erteleme çok sık başvurulan bir yöntem olur.
Kendime dair bir anı paylaşmak istiyorum….
20 Ekim 2016 ….
Çok net hatırlıyorum çünkü benim için bir Milad gibidir o tarih
Didim Akbuk’de yazlıkta kalıyorum o zamanlar.
Öylesine masmavi , öylesine güneşli bir güne uyandım ki
Pencereden yatağıma süzülen ışık resmen içimi ısıttı.
Fırladım yataktan bir koşu balkona çıktım. Karşımda çarşaf gibi uzanan denizi görünce “tanrım dedim kaçırma şu anı ve git bırak kendini serin sulara bu mevsimde böyle bir havayı bir daha yakalayamazsın”.
Ama insanın içindeki o iç ses var ya o iç ses (bizi hayatı ötelemeye iten hani) resmen “dur napıyorsun ? Önce kahvaltını yap, etrafı topla kaçıyor mu deniz Allah aşkına” dedi ve kanıma girdi .
Kahvaltıyı yapıp evi toplayasıya sadece saatler içinde o masmavi gökyüzünü gri bulutlar kapladı , sonra bardaktan boşalırcasına bir yağmur başladı ki sormayın.
İşte o gün söz verdim kendime .Bir daha ne olursa olsun hayatı ötelemek yok diye .O gün kaçan sadece güzelim havadaki deniz keyfi oldu belki ama ya daha önce kaçırdıklarım …
O yüzden hayatı ötelemeyin çünkü erteleyerek kaybettiğimiz zamanın yerine koyacak hiçbir kaynağımız yok.
“Ertelemek hayatı kaçırmaktır.”
Önümüzde ki hafta görüşmek dileğiyle sevgiyle kalın…
(KEZBAN SELÇUK)