ASRIN FELAKETİ, ASRIN İHMALLER ZİNCİRİNİ GÖZLER ÖNÜNE SERDİ
Evler, göçebe toplumdan yerleşik topluma geçtiğimiz günden beri en güvenli limanlarımız …
Tıpkı insanlar gibi her birinin bir hikayesi bir kişiliği var.
Hiçbiri bir diğerine benzemiyor,
Her birinin değişik bir siması var
Ve her biri yaşanmışlıklarımızın birer sahnesi ….
Ev; yuvadır, birikimdir, korunaktır, mahremiyettir, çocukluktur, masumiyettir …
Birikmiş nice güzel hatıra anlamına gelir evler …
Yer Kahramanmaraş Pazarcık…
Saatler 04:17yi gösterdiğinde derinden gelen bir dalga, karanlığı delerek var ne yoksa önüne kattı , yaktı geçti. Kimi uykusunda yakalandı bu kabusa kimi ayakta yaşadı saniye saniye felaketi .
7,7 şiddetindeki deprem çevre illerde de derin izler bırakarak ilerledi … Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Mardin ,Siirt ,Hakkari ,Adana ,Osmaniye , Hatay ,İskenderun’da neredeyse taş taş üstünde kalmadı .…
Ömürden ömür alan 90 saniye…
Panik, koşuşturma, korku, endişe,
Tarifi yok işte!
Bitti : Umutlar, heyecanlar, beklentiler ,hayatlar bitti.
Türkiye’nin en büyük felaketlerinden biri olarak tarihe kara harflerle yazılan 6 Şubat depremi birçoğunun senelerdir biriktirdiğini her şeyi biranda alıp götürdü. Sadece 90 saniye yetti üstelik yaşanmışlıkların üzerini moloz yığınlarıyla örtmeye.
Kimi daha hayatının baharındaydı, beklentileri vardı geleceğe dair. Kimi doktor, kimi öğretmen kimi de belki evinin hanımı, beyi olacaktı kim bilir.
Kimi ilk torununu kucağına almanın mutluluğunu yaşayacak, kimi oğlunu askere yollayacak, kimi birkaç ay sonra kızının mürüvvetini görecekti belki de kim bilir?
Ama olmadı …Hiçte küçük sayılmayacak ihmaller büyük ve acı sonuçlar doğurdu ...
7,7’lik depremde yıkılan binlerce binanın enkazlarından sesler yükselmeye devam ederken aradan geçen 9 saatin ardından 13.24'te, bu kez 7.6 büyüklüğündeki sarsıntı ile deprem ikinci kez ürkütücü yüzünü gösterdi. 45 saniye süren bu deprem, ilk depremde hasar almış fakat ayakta kalan binaları da yıktı ve can kayıplarının giderek artmasına neden oldu. ''Yüzyılın felaketi'' diye adlandırılan Kahramanmaraş depremleri, kuşkusuz ki Türkiye'nin başına gelen en büyük felaketlerden biri oldu. Daha fazla olduğu tahmin edilmekle birlikte açıklanan son rakamlara göre 43 binin üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetti.
Peki önemli deprem kuşaklarından biri olan ve Azor Adaları'ndan başlayıp Güneydoğu Asya'ya kadar uzanan Alp-Himalaya deprem kuşağında yer alan ülkemizin başına gelen bu felaketle başa çıkamamış olmak, kader miydi? Kader diyenler oldu çünkü deprem sonrası yitirdiğimiz onca canın ardından …
Hayır bu yaşananlar kader değildi. Kader olsa herkes aynı kaderi paylaşır, yıkılan ev sayısı daha da fazla olurdu. Kiminin evi kumdan kaleler gibi yıkılırken, kiminin evinde sıva çatlağı dahi oluşmamasını kader diye açıklayanlar ya gerçekten kör, yada kabul etmek istemedikleri gerçekler var .
Kumdan kaleler diyorum çünkü yıkımın ardından gün yüzüne çıkan gerçekler tam da buna işaret etti. Bu bir cinayetti. Bir takım vicdan yoksununun sırf kendi cebini doldurmak adına herkesin hayatını hiçe saydığı bir seri cinayet düzenine şait olduk hep birlikte.
Deprem değil güvensiz bina öldürdü.
Üstelik bunu ben de söylemiyorum. Bilir kişilerin deprem sonrasında binalarda yaptığı incelemeler bu seri cinayetlerin ne şekilde işlendiğini belgeleriyle ortaya koydu
GELİN BU KORKUNÇ GERÇEKLE BİRLİKTE YÜZLEŞELİM:
Gaziantep'te 256 kişinin can verdiği iki site ile 3 apartmanda inceleme yapan bilirkişi heyeti, kötü işçiliğin olduğu yapılarda, düz demir, kalitesiz beton, temelde ise büyük çakıllı beton kullanıldığını tespit etti.
45 vatandaşın hayatını kaybettiği Emre Apartmanı ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında ise 2 şüpheli tutuklandı. Yapılan soruşturma neticesinde binanın temelinde büyük çakıl taşlarının kullandığı belirlendi. İnşaatın zemin katını bir müteahhidin yaptığı, diğer kısmına ise başka bir müteahhidin devam ettiği tespit edildi. İnşaatın tamamlanmasının ardından otopark kısmındaki kolonların zayıf olduğunun fark edilmesi üzerine kolonların güçlendirildiği belirlendi.
Pamukkale Sitesi A Blok'ta da 25 vatandaşın hayatını kaybetmesi üzerine başlatılan soruşturmada 1 şüpheli tutuklandı. Enkazda yapılan ilk incelemede temel kazmada problem olduğu, binaya ilk 3 kattan sonra 4 kat daha eklendiği, depremler sonucunda ilk 3 katın çöktüğü, son dört katın ayakta kaldığı belirlendi. Ayrıca, inşaatta kullanılan beton kalitesinin kötü olduğu anlaşıldı.
23 kişinin vefat ettiği Gölgeler Apartmanı'nın yıkılmasıyla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında da 3 şüpheli tutuklandı. İnşaatta kullanılan beton kalitesinin ve işçiliğin çok kötü olduğu, düz demir kullanıldığı belirlendi.
Ayrıca, binayı yaptıran şahsın binanın altında bulunan kolonları kaldırarak işyeri ve depo olarak kiraya verdiği yönünde vatandaşların beyanının olduğu kaydedildi.
Bahar Apartmanı'nın yıkılması sonucu 9 vatandaş hayatını kaybederken, olayla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında 1 şüpheli tutuklandı. Enkazda yapılan ilk incelemede beton kalitesinin çok düşük olduğu, düz demir kullanıldığı, kalıp işçiliğinin çok kötü olduğu, asmolen tavan kullanıldığı ve binanın yıkılmasına etki ettiği değerlendirildi.
2013 yılında ‘Cennetten bir kare, Rönesans Rezidans’ notuyla Hatay da satışa çıkarılan
250 dairelik yaklaşık 1000 kişinin oturduğu rönesans Rezidans ise birçok cana mal olarak adeta yerle bir oldu . Rezidansın müteahhitleri hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı.
Sizce onca can hayatını kaybettikten sonra bu başlatılan soruşturmaların, müteahhitler ve mimarlar hakkında çıkarılan tutuklama kararlarının ve yıkılan binalarda yapılan bilirkişi çalışmalarının bir anlamı var mı?
Bence yok . Giden canları geri getirebilecek miyiz ?
Benim gibi vicdan sahibi milyonlarcasının hafızasından, avucunda annesinin bir tutam saçıyla enkazdan çıkarılan 20 günlük bebek, yıkıntılar arasında ölen kızının elini bırakmayan babanın sessiz çığlığı, cebinde Bisküviyle enkaz başında çocuklarının ve eşinin çıkarılmasını bekleyen babanın oğluna Kavuştuğu o anı ,ve bunun gibi yürek burkan onlarcasını çıkarmak sizce kolay olacak mı ?
Elbette hayır!
Bu kadar ucuz olmamalı insan hayatı, bu kadar vazgeçmemeliyiz insanlığımızdan, bu kadar hırs bürümemeli gözümüzü; ve para kazanma arzusu bu kadar önüne geçmemeli vicdanımızın …
Buradan inşaat sektöründeki tüm firmalara seslenmek istiyorum.
“En büyük mirasınız arkanızda bıraktığınız güven veren huzur dolu yuvalar ve paylaştıkça çoğalan mutluluklar olsun”!
Akşam yastığa başınızı koyduğunuzda huzur bulmanın yolu işte bu kadar kolay .
Bir daha 6 Şubatlar yaşanmasın diye önlemini al Türkiye !
Çünkü unutma deprem senin bir gerçekliğin …
KEZBAN SELÇUK