Sabih Güzel
Köşe Yazarı
Sabih Güzel
 

YAZILI OLMAYAN KURALLARIN EN ÖNEMLİSİ "SAYGI"

TOPLU YAŞAM BİR KÜLTÜRDÜR İnsanları diğer canlılardan ayıran en önemli özellikler düşünebilmeleri ve hayal kurmalarıdır. Eskiden buna konuşmayı da ekliyorduk ama bilim insanlarının araştırmaları sonucunda insanların dışında kalan canlıların da kendi aralarında bir haberleşme dili geliştirdiklerini, bulundukları ortama göre de bu dilleri kullandıklarını öğrendik. Özellikle balinaların 150 civarında saptanan kelime kullanımıyla birbirleri arasında sohbet ettiklerini söyleyebiliriz. Ana dilimiz dışında bir dilde derdimizi anlatabilmek için 300 kelimenin yeterli olduğu bir dünyada 150 kelime azımsanacak bir rakam değil. İnsanları diğer canlılardan ayıran bir başka özellik de toplu olarak ortamlarda yaşamalarıdır. İlk çağlarda insanlar mağaralarda topluca yaşamışlardır. O zamanın yazılı olmayan kurallarıyla (insanların mağaralarda yaşadığı dönemde henüz yazı bulunmamıştı) mağarayı en güçlü kişi yönetir, her avdan ve ganimetten en yüksek payı alır, erkekler avlanır, çocuksuz kadınlar toplayıcılık yapar, çocuklu kadınlar da çocuklarına bakarmış. O zamandan günümüze çok zaman geçti, toplumlar değişti. Artık köy - kasaba ya da şehir olarak adlandırdığımız yerleşim birimlerimde çok odalı müstakil veya çok katlı binalarda yaşıyoruz. Yöneticilerimizi belirli zamanlarda kendimiz seçiyor, ne iş yapacağımıza kendimiz karar veriyoruz. Bu yaşamın akışını düzenleyen kanun ve kurallar yazılmış. Fakat yine de toplu yaşamada kullandığımız yazılı olmayan ve uymamız gereken kurallar var. Yazılı olmayan kuralların en önemlisi saygı. Komşumuza saygı, sokağımıza saygı, mahallemize saygı ve dolayısıyla şehrimize saygı. Saygı duyma düşüncemizi en son ülkemize duyduğumuz saygıyla taçlandırabiliriz. Saygı, birlikte yaşadığımız insanların haklarına verdiğimiz özendir. Hiç kimse bencilce davranarak çevresinin haklarını çiğneyemez. Çöplerini, çöp bidonları dışında bir yere atamaz, sokakta bağırarak telefonda konuşamaz, evdekilere geldiğini belli etmek için korna çalamaz, birlikte yaşadığı kişilerin dinlenme gün ve saatlerinde gürültü yapamaz. Elbette bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Burada kullandığım "yapamaz, edemez" sözcükleri yerine "yapmamalı, etmemeli" sözcüklerini kullanmam gerekirdi. Çünkü biz insanız ve yukarıda söz ettiğim gibi toplu yaşamda diğer canlılardan farkımız olmalı. Bir önceki yazılarımdan birisinde yaşadığımız şehrin sokaklarının çöplük gibi görülmesinin Söke'ye yakışmadığından söz etmiştim. Toplu yaşamanın yazılı olan ya da olmayan kurallarına uymamak da biz insanlara yakışmıyor. Toplu yaşamanın kolaylıkları ve bize sağladığı avantajlar kadar zorlukları ve dezavantajları da var. Toplu yaşam bize paylaşmayı öğretir. Aynı çevrede birlikte yaşadığımız insanlarla bazen mutluluğumuzu bazen de üzüntümüzü paylaşırız. Yaptığımız yemek kokar yemeğimizi, bahçemizde yetiştirdiğimiz ürünleri paylaşırız. Bu paylaşımlar güzel paylaşımlardır ve hem paylaşanı hem de paylaşılanı mutlu eder. Mutluluk vermeyen üzüntü veren hatta sinirlendiren paylaşımlar da vardır. Bunlardan başlıcaları çöp ve gürültü paylaşımlarıdır. Evinizin önünde her gün temizlemenize rağmen plastik poşet, boş meşrubat şişesi, bilerek kırılmış cam şişe, komşularınızdan birisinin aldığı beyaz eşyanın ambalaj atıklarını görmeniz sizi önce üzer sonra sinirlendirir. Çöpü atanı görürsünüz, uyarırsınız. Bazıları uyarınızı dikkate alır, yanlışlıkla olduğunu belirtir, özür diler. Bazıları yaptığıyla yetinmez ve üstünüze yürür. Uyarmazsanız kişi yaptığıyla kalır. Onu gören başkaları da çöp atar ve sokağınız çöplüğe döner. Yorucu bir günün sonucunda tam dinleneceksiniz, bitişiğinizde, alt katınızda, üst katınızda temizlik var hem de gecenin 23.00 ün de. Elektrik süpürgesinin sesi kesildi derken çamaşır makinesi başlar. Bu arada makinenin bitmesini beklerken boş durmamak için gecenin 24.00 ün de çekiçle ceviz kırmaya başlarlar. Oturduğumuz evler yapılırken ses izolasyonları iyi yapılmadığı için komşuda yapılan tüm görüşmeleri istem dışı duymak da cabası. Bu durumda şunu düşünüyorsunuz. Uyarmak için duvara, tavana ya da tabana vursam yanlış mı yapmış olurum? Bu saatte telefon etsem ya da zabıtaya haber versem yanlış anlaşılır mıyım? Sussam, sesimi çıkarmasam bu bencilce davranan kişilerin davranışlarını onaylamış mı olurum? Tekrar yazımın başına dönecek olursam insanları diğer canlılardan ayıran özelliklerin düşünme, hayal etme, toplu ve düzenli olarak bir arada yaşayabilmelerinden söz etmiştim. Bu sözleri biraz daha ileriye götürürsek toplu yaşamanın bir kültür olduğunu söyleyebilirim. Çevremizdeki insanların ne kadar kültürlü olduklarını o kişilerin mesleklerinden, hangi üniversiteyi bitirdiklerinden ve hangi kitapları okuduklarından önce davranışlarından öğrenebiliriz. Çevremizdekileri değerlendirirken bu ayrıntıyı unutmayalım. SABİH GÜZEL - SÖKE OLAY
Ekleme Tarihi: 19 Aralık 2022 - Pazartesi

YAZILI OLMAYAN KURALLARIN EN ÖNEMLİSİ "SAYGI"

TOPLU YAŞAM BİR KÜLTÜRDÜR

İnsanları diğer canlılardan ayıran en önemli özellikler düşünebilmeleri ve hayal kurmalarıdır. Eskiden buna konuşmayı da ekliyorduk ama bilim insanlarının araştırmaları sonucunda insanların dışında kalan canlıların da kendi aralarında bir haberleşme dili geliştirdiklerini, bulundukları ortama göre de bu dilleri kullandıklarını öğrendik. Özellikle balinaların 150 civarında saptanan kelime kullanımıyla birbirleri arasında sohbet ettiklerini söyleyebiliriz. Ana dilimiz dışında bir dilde derdimizi anlatabilmek için 300 kelimenin yeterli olduğu bir dünyada 150 kelime azımsanacak bir rakam değil.

İnsanları diğer canlılardan ayıran bir başka özellik de toplu olarak ortamlarda yaşamalarıdır. İlk çağlarda insanlar mağaralarda topluca yaşamışlardır. O zamanın yazılı olmayan kurallarıyla (insanların mağaralarda yaşadığı dönemde henüz yazı bulunmamıştı) mağarayı en güçlü kişi yönetir, her avdan ve ganimetten en yüksek payı alır, erkekler avlanır, çocuksuz kadınlar toplayıcılık yapar, çocuklu kadınlar da çocuklarına bakarmış. O zamandan günümüze çok zaman geçti, toplumlar değişti. Artık köy - kasaba ya da şehir olarak adlandırdığımız yerleşim birimlerimde çok odalı müstakil veya çok katlı binalarda yaşıyoruz. Yöneticilerimizi belirli zamanlarda kendimiz seçiyor, ne iş yapacağımıza kendimiz karar veriyoruz. Bu yaşamın akışını düzenleyen kanun ve kurallar yazılmış. Fakat yine de toplu yaşamada kullandığımız yazılı olmayan ve uymamız gereken kurallar var.

Yazılı olmayan kuralların en önemlisi saygı. Komşumuza saygı, sokağımıza saygı, mahallemize saygı ve dolayısıyla şehrimize saygı. Saygı duyma düşüncemizi en son ülkemize duyduğumuz saygıyla taçlandırabiliriz.

Saygı, birlikte yaşadığımız insanların haklarına verdiğimiz özendir. Hiç kimse bencilce davranarak çevresinin haklarını çiğneyemez. Çöplerini, çöp bidonları dışında bir yere atamaz, sokakta bağırarak telefonda konuşamaz, evdekilere geldiğini belli etmek için korna çalamaz, birlikte yaşadığı kişilerin dinlenme gün ve saatlerinde gürültü yapamaz. Elbette bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Burada kullandığım "yapamaz, edemez" sözcükleri yerine "yapmamalı, etmemeli" sözcüklerini kullanmam gerekirdi. Çünkü biz insanız ve yukarıda söz ettiğim gibi toplu yaşamda diğer canlılardan farkımız olmalı.

Bir önceki yazılarımdan birisinde yaşadığımız şehrin sokaklarının çöplük gibi görülmesinin Söke'ye yakışmadığından söz etmiştim. Toplu yaşamanın yazılı olan ya da olmayan kurallarına uymamak da biz insanlara yakışmıyor.

Toplu yaşamanın kolaylıkları ve bize sağladığı avantajlar kadar zorlukları ve dezavantajları da var. Toplu yaşam bize paylaşmayı öğretir. Aynı çevrede birlikte yaşadığımız insanlarla bazen mutluluğumuzu bazen de üzüntümüzü paylaşırız. Yaptığımız yemek kokar yemeğimizi, bahçemizde yetiştirdiğimiz ürünleri paylaşırız. Bu paylaşımlar güzel paylaşımlardır ve hem paylaşanı hem de paylaşılanı mutlu eder.

Mutluluk vermeyen üzüntü veren hatta sinirlendiren paylaşımlar da vardır. Bunlardan başlıcaları çöp ve gürültü paylaşımlarıdır. Evinizin önünde her gün temizlemenize rağmen plastik poşet, boş meşrubat şişesi, bilerek kırılmış cam şişe, komşularınızdan birisinin aldığı beyaz eşyanın ambalaj atıklarını görmeniz sizi önce üzer sonra sinirlendirir. Çöpü atanı görürsünüz, uyarırsınız. Bazıları uyarınızı dikkate alır, yanlışlıkla olduğunu belirtir, özür diler. Bazıları yaptığıyla yetinmez ve üstünüze yürür. Uyarmazsanız kişi yaptığıyla kalır. Onu gören başkaları da çöp atar ve sokağınız çöplüğe döner. Yorucu bir günün sonucunda tam dinleneceksiniz, bitişiğinizde, alt katınızda, üst katınızda temizlik var hem de gecenin 23.00 ün de. Elektrik süpürgesinin sesi kesildi derken çamaşır makinesi başlar. Bu arada makinenin bitmesini beklerken boş durmamak için gecenin 24.00 ün de çekiçle ceviz kırmaya başlarlar. Oturduğumuz evler yapılırken ses izolasyonları iyi yapılmadığı için komşuda yapılan tüm görüşmeleri istem dışı duymak da cabası. Bu durumda şunu düşünüyorsunuz. Uyarmak için duvara, tavana ya da tabana vursam yanlış mı yapmış olurum? Bu saatte telefon etsem ya da zabıtaya haber versem yanlış anlaşılır mıyım? Sussam, sesimi çıkarmasam bu bencilce davranan kişilerin davranışlarını onaylamış mı olurum?

Tekrar yazımın başına dönecek olursam insanları diğer canlılardan ayıran özelliklerin düşünme, hayal etme, toplu ve düzenli olarak bir arada yaşayabilmelerinden söz etmiştim. Bu sözleri biraz daha ileriye götürürsek toplu yaşamanın bir kültür olduğunu söyleyebilirim.

Çevremizdeki insanların ne kadar kültürlü olduklarını o kişilerin mesleklerinden, hangi üniversiteyi bitirdiklerinden ve hangi kitapları okuduklarından önce davranışlarından öğrenebiliriz. Çevremizdekileri değerlendirirken bu ayrıntıyı unutmayalım.

SABİH GÜZEL - SÖKE OLAY

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sokeolay.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.