Bir ülkede yaşayanların günlük davranışlarını bazen kurallar belirler. Kurallar belirleyicidir ve uyulmadığında yaptırım yani kanunlar devreye girer. Ülkemizde yaşayan herkesin uyması gerektiği bu kurallardan en önemlisi "Trafik Kuralları" dır. Araç kullanırken, bisiklet ya da motosiklet kullanırken hatta yürürken bu kurallara uymamız beklenir. Trafik kurallarına uymamak bize maddi ve manevi zararlar verebilir.
Trafikte eğer özel bir durum yani işaret ve işaretçi olarak tanımlanan ve trafiğin akışını yönlendiren kişiler yoksa, trafik levhaları sürücü ve yayaların uyması gereken kuralları gösterir. Ehliyet almak için aldığımız eğitimin en önemli derslerinden trafik dersinde sürücü adaylarına bu trafik levhalarının ne anlama geldiği öğretilir. Trafik levhalarında sadece işaretler olduğu gibi uyarıcı yazılar da vardır. Sürücüler için bu levhalara uymak zorunluluktur.
Ülkemizin geneline baktığımızda istatistik olarak okuma - yazma oranı %97,4 ile yüksek bir seviyede gözükse de maalesef bu istatistik ülkemiz insanının okumaya ve bilgiye önem verdiğini göstermiyor. Yapılan başka bir istatistikte kitap okuma oranını % 4 olarak gösteriyor. Yani okumayı biliyoruz ama okumayı sevmiyoruz. Kitap okumanın önündeki en büyük engel olarak televizyon ve sosyal medyayı görebiliriz. İnsanlarımız okumaktan daha çok izlemeyi tercih ediyorlar. Elbette her tercih kişiye özeldir ve başkasının yaşamını etkilemiyorsa kimse bu tercihi yorumlayamaz, eleştiremez. Fakat okumadığımız bir yazı başkasının canına ve malına zarar verecek bir durum yaratıyorsa orada hem topluma hem de kanunlara (kanun koruyuculara) söz hakkı düşecektir.
Bu yazı ile birlikte 3 tane de fotoğraf göreceksiniz. Bu fotoğraflarda yazı ile yazılmış trafik kuralları var. İlk fotoğraf Koçlar Caddesi ile Kurtuluş Caddesinin kesiştiği noktada ki DUR tabelası. Koçlar caddesinin bitiminde yolun hem sağında hem solunda kırmızı tabelalarda büyük harflerle DUR yazmasına rağmen bazı sürücüler orada durmayarak Kurtuluş caddesinden gelen sürücülerin yol hakkının önüne geçmektedir. Sürücülerin bu tabelayı görmediklerine inanmıyorum. Görmelerine rağmen durmamalarını tabeladaki yazıyı okumadıkları anlamında yorumlayabilirim. Trafikte yapılan hatalı davranışın maalesef tekrarı yok.
Size göstereceğim 2. fotoğrafta İsmet İnönü caddesinden (Söke - Kuşadası yolu) M. Kemal Atatürk bulvarına (Yenikent Mahallesine) girişteki trafik ışıklarında sürücülerin görmediği ve şimdiye kadar haberinin olmadığı bir trafik levhası var. Bu levhada "Sağa Dönüşlerde Yayaya Yol Ver" yazıyor. Trafiğin aceleyi sevmediğini unutup yeşil lambayı gören sürücüler bu tabelayı da görüp okumadıkları için yol kendilerinin sanıp gaza basıyorlar.Çünkü burada kendilerini durduracak kırmız lamba yok. Gerçi kırmızı lambayı da pek dinleyen yok. Çünkü aynı bulvarın diğer tarafında iki tane kırmızı lamba var ve ilk kırmızı lambada duran sürücüler maalesef çok az. Durması gereken yerde durmayanlar yine aynı mahallenin sakinleri. Yaya olarak hakkını yedikleri daha doğrusu canlarını tehlikeye soktukları kişiler o sürücülerin annesi, babası veya kardeşi olabilir. Orada kaybedecekleri 10 bilemediniz 15 saniye kesinlikle bir yaşamdan daha değerli değil.
Son fotoğraf ise yine Yenikent mahallesinden. Ağır tonajlı araçların geçişi sebebiyle yapılan müracaatla 17. sokak ile 10. sokak başlarına konulan bu tabelalar yine okuma engelli ağır vasıta kullanan şoförler tarafından yok sayılmakta, yolu tamamıyla çökertmek için çaba göstermekteler. En üzücü olan da, bu sokağa ağır tonajlı araç girişinin yasak olduğu konusunda uyarılan şoförlerin yine bu sokağı kullanması ve geçerken de yine kendisini uyaranlara el kol hareketleri yapması. Gazeteler trafik canavarını farklı bir şekilde çizer ama bizim gördüklerimiz insan formatında.
Kanunlara ve kurallara mutlaka uyalım. Trafik kuralları başta olmak üzere tüm kurallar bizlerin daha rahat ve uyumlu yaşaması için yazılmıştır. Bu kurallara uymadığımız da kanunla karşılaşırız. Rahat huzurlu bir yaşam sürmek varken sanırım kimse başının kanunla derde girmesini istemez.
Hepimiz bu dünyada mutlu ve huzurlu bir yaşamı hak ediyoruz.
Sökeliyiz, Söke de yaşıyoruz, Söke de yaşayacağız. Başka Söke yok.
(Not: İlk yazımda sokaktaki gürültüden bahsederken hafta sonları dolaşan hurdacı esnafının hoparlör ve bağırarak dolaştığını söylemiştim. Yetkili ve ilgililer yazımı okumamış ama hurdacı dostların okuduğundan eminim. Artık hafta içi de dolaşmaya başladılar.)
SABİH GÜZEL - SÖKE OLAY