Son kırk yıllık sürece baktığımızda kentin gün be gün kan kaybettiğine tanık oluyoruz. Özellikle düşük profilli siyasetçi tipleri ortaya çıktıktan sonra bu süreç çok daha hızlandı. Adam kent sosyolojisini bilmez, kentin ekonomik yapısını bilmez, kentin ihtiyacı olan sosyal donatı alanlarını bilmez, kentin demografik yapısını bilmez ama mikrofonu eline alır başlar konuşmaya. Üstelik bu tiplerin hiçbirinin kendine özgü kent projesi olmadığı gibi, kendi yaşamlarında bir dünya problemli tiplerdir. Oysa kentlerin gelişimi ve yeni üretim biçimlerinin oluşumu kent yönetimlerinin önemini arttırmaktadır. Katılımcı Demokrasinin olmazsa olmazı yerel yönetimlerdir. Bakmayın siz yukarıdakilerin bölünürüz feryatlarına o sadece elindeki yetkiyi kaybetmeme çabasıdır. Düşünsenize Söke’de 65 bin araç var ama devlet bunlardan topladığı vergilerden kör kuruş kent yönetimine aktarmıyor. Sonra da dönüp diyoruz ki oto park nerede, yollar nerede? Böyle sistem olmaz. Okullarımızın durumu ortada, yeni okullara ihtiyacımız var ama bunlarla ilgilenecek vekilimiz yok. Seçip gönderdiğimiz kendi keyfine düşünce sonuç böyle oldu. Yenisini göndermek ise nereden bakarsan bir iki seçim dönemini geçer. Kent yurttaşı olarak Devletle sorunlarımızı çözecek, Büyükşehir ile sorunlarımızı çözecek, Yerel yönetimle sorunlarımızı çözecek bir yapıya ihtiyacımız var. Bu yapı bir VAKIF mı olur? Bir çalışma ofisi mi? olur buna kent yurttaşları karar vermeli. Özerk bir yapıda oluşacak bu organizasyon gelirleriyle kendini yönetebilmeli, Kent için lobi faaliyetlerinde bulunmalı, hazırlanan stratejik plan doğrultusunda çalışmalıdır. Ama ne olur bu yapının içine devleti yani Kaymakamı sokmaya çalışmayın o zaman bu yapı dejenere olur. Tıpkı Söke Eğitim Vakfında olduğu gibi.  21. Yüzyıl Türkiye’ sinde kentin ciddi gelir kaybının olduğu unutulmamalı. Yeni gelir kaynaklarına ihtiyacımız var. Yeni üretim biçimleri geliştirmemiz lazım, kente yeni yatırımcıların gelmesi lazım, yeni yerleşim yerlerine ihtiyacımız var. Yaklaşık 12 bin konutluk bir devasa kentsel dönüşüm ortada dağ gibi duruyor. Yerkürenin en kadim topraklarına sahibiz ama değerini bilemiyoruz. Arıtmamız çalışmıyor, verimli ovamızı berbat ediyoruz. Aydın ilinin vergi gelirlerinin yüzde yetmişini bizden doğmuş iki kentle birlikte biz ödüyoruz.  Devletten aldığımız ise hikaye, Ticaret odası OSB’nin içinde yer buldu diye havalara uçuyor. Büyükşehir kamu kaynaklarıyla bir iş yapmadan daha teşekkürler havada uçuşuyor. Yer altı kaynakları boşa akıyor, biz doğalgaza dünyanın parasını ödüyoruz. Kütahya, Afyon , Uşak jeotermal ile ısınırken biz seyrediyoruz.  Kentin sivil toplum örgütlerine ve yurttaşlara çağrımdır. Gelin bu kenti bu içine düştüğü açmazdan çıkaralım.  Liyakat sahibi, işin hakkını verebilecek kişileri seçelim , kurumsal yapıları oluşturalım. Kenti layık olduğu yere getirelim. Kentin yetiştirdiği bilim adamlarından yardım alalım , stratejik planlamayla bilimin ışığında çocuklarımıza yaşanacak bir kent bırakalım. Saygılarımla . Turgut Türkoğlu . SÖKE